AFAD Mobil Deprem Uygulaması

Etiketler

, ,

AFAD Mobil Deprem Uygulaması ile akıllı telefonlarınızdan ülkemizdeki son depremleri anlık olarak takip edebilirsiniz. Ayrıca AFAD tarafından işletilen Ulusal Deprem Gözlem Ağı’ndan elde edilen depremleri detaylı olarak görebilir, depremin meydana geldiği yere en yakın beş yerleşim yerinin uzaklıklarını inceleyebilir, bulunduğunuz yerden yaklaşık 100 km. çaplı alanda son yıllarda meydana gelen depremleri sorgulayabilirsiniz. Uygulama ile yaşadığınız ilin deprem bölgesi haritasına, Başkanlığımızdan yapılan duyurulara ve çocuklar için oluşturduğumuz deprem bölümüne de ulaşabilirsiniz.

İlk 72 saat nedir ?

Etiketler

, , ,

ilk 72 saatİlk 72 saat, afet sonrası o bölgedeki insanların aranması ve kurtarılması ile yapılacak acil yardımlar için geçecek ilk 72 saatlik kritik süreyi ifade eder.

Afet durumunda can kaybı, yaralanma, maddi ve manevi kayıpları en aza indirmek için afetin hemen ardından ilk 72 saatte yapılacak etkin müdahale çalışmaları çok önem taşımaktadır. Bu nedenle bir afet sonrasındaki ilk 72 saat, “altın saatler” olarak da adlandırılmaktadır. Afetlerde bu süre içinde yardıma gelenler yakın çevremizdeki kişiler, aile bireyleri ve komşularımızdır.

Afetleri tanıyarak, bekleyerek, sonrasında pek çok insanın geçici görevler ve roller üstleneceğini kabul ederek afetlere hazırlıklı olmak mümkündür. Bazı insanlar “Afetzede” kimileri ise “yardım eden, ya da müdahaleci” olacaklardır. Yardım eden, ya da müdahaleci konumunda olan kişiler afetin olduğu ilk zamanlarda uygun ve doğru davranışlar göstererek çok sayıda kişinin hayatını kurtarabilirler.

Unutmayın ki; zaman çok önemlidir!

Afetin meydana geldiği ilk zamanlarda afetzedelerin yanında yalnızca afetten fiziksel ve psikolojik olarak az etkilenmiş kişiler olacaktır. Profesyonel ekipler geldiğinde birçok kişi için geç kalınmış olabilir. Zamana göre hayatta kalma oranları altın saatler olarak bilinen ilk 72 saatin ne kadar önemli olduğunu açıkça göstermektedir.

Türkiye’nin Son Yüzyıldaki En Büyük Depremi

Etiketler

, , ,

er

Türkiye’nin son yüzyıldaki en büyük depremi, 27 Aralık 1939, sabaha karşı saat 2.00’de Erzincan’ı sarsan 7,9 büyüklüğündeki depremdir.

Kış şartlarının şiddetle yaşandığı günlerde Erzincan halkını vuran bu felakette yıkılan 116.720 bina, 32 bin 962 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, yaklaşık 100 bininin de yaralanmasına sebep olmuştur. Depremin ardından yurt çapında yas ilan edildi.

Erzincan’dan Amasya’ya, Sivas’tan Karadeniz’e kadar olan bir bölge içinde büyük tahribata yol açan bu büyük deprem, en büyük yıkımı Erzincan’da meydana getirmiştir. Deprem öncesi 20 bin olan şehir nüfusu 12 bine düşmüş, diğer kayıplar ilçelerde, köylerde ve komşu illerde meydana gelmiştir.

Deprem sırasında kıyı çizgisi Çarşamba ilçesinin kuzeyi ile Giresun arasında 15–100 m kadar geri çekilmiş ve Fatsa’da ufak çaplı tsunami dalgaları görülmüştür.

er2

Kerpiç ve ahşap evlerin çoğunlukta olmasına bir de ağır kış koşullarının getirdiği olumsuzluklar eklenince, yaşanan felaketin boyutları bir faciaya dönüşmüştü. Depremden kurtulanlar gece yarısı -30 derecede, karlar içinde yarı çıplak perişan bir vaziyette göçükler altında kalan yakınlarını elleriyle çekip çıkarmaya çalışıyorlardı. Devrilen sobalardan, mangallardan çıkan yangınlar şehri sarmış, insanın tahayyül sınırlarının çok ötesinde dayanılmaz sahneler yaşanıyordu. Şehirde zarar görmeyen bina kalmamıştı. Depremin artçıları da bir yandan korku ve zarar vermeye devam ediyordu.

Felakette 42 yakınını kaybeden Lütfiye Kaner 11.11.2010 tarihli Çorum gazetesinde yaşadığı acı tecrübeyi şöyle anlatıyor: “O yıllarda yeni evli ve 15 yaşında genç bir kadındım. Erzincan’ın Karakilise Köyünde oturuyorduk. Evlerin çoğu kerpiçtendi. Gece yarısı büyük bir sarsıntıyla uyandım. Sarsıntı o kadar şiddetli ve derinden geliyordu ki, insanı alttan yukarı doğru sıçratıyordu. Dengemi kaybetmemek için karyolaya tutundum ve daha sonra altına girdim. Tüm duvarlar yıkılmaya ve çatı çökmeye başladı. Sallanmanın durmasından yararlanıp bir an karyolanın altından başımı çıkarıp baktığımda parlak bir ay ve gökyüzü gördüm. Yıkıntıların arasında sıkışmış hareket edemiyordum. Saatler sonra yardıma gelenler tarafından kurtarıldım. Köy bir harabeydi. Çığlıklar durmak bilmiyordu. Bir günde 80-90 kez sallandık. Daha sonra 42 yakınımı kaybettiğimi öğrendim. Benim için tam bir yıkım oldu. O günleri hiç unutamadım. Üzerinden yarım asır geçmesine rağmen hala yaşıyorum.”

Yardım konvoyları, soğukla da mücadele eden depremzedelere ancak iki gün sonra ulaşabildi. Bunlardan ilki, Erzincan valisinin çektiği “İmdat!” telgrafını alan Sivas’taki Kızılay ekiplerinin gönderdiği 5 bin lira ve 50 çadır olmuştur. Erzincan depreminin ardından ilk kez depreme karşı önlemler tartışıldı; gazetelerde depremle nasıl yaşanması gerektiği hakkında yazılar yer aldı.

 

er3

Türkiye’nin birinci derece deprem bölgesinde bulunan Erzincan, Kuzey Anadolu deprem kuşağının çok etkin bir bölümü olan Erzincan Ovası içindedir. Tarihi belgelere göre Erzincan son bin yılda 11 kez tümüyle yıkıma uğramıştır. Yerleşmenin bulunduğu zemin, akarsu çökellerinden oluşmuştur. Bu malzeme kentin yukarı kesimlerinde konglomeralaşmıştır. Orta bölümlerde birbirini izleyen çakıl ve kum katmanlarına rastlanır. Bu katmanlar oldukça yerleşmiş ve sıkı yapılıdır. 1939 depreminden sonra yerleşim alanı dışında bırakılmış olan eski şehrin zemini, kalın bir tarihi enkaz örtüsüyle kaplı yerleşmemiş akarsu birikintilerinden oluşmuştur.

Dünyanın büyük depremleri arasında sayılan bu deprem Türkiye’nin en ciddi deprem felaketlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir.

 

Kaynaklar:

1. Bozdemir, Abdullah (2011). 1939 Erzincan Depremi. Kardere Haberi Sitesi, http://www.kardere.com/default.aspx?pid=50646&nid=69392 (09.04.2014)

2. 1939 Depremi ve Sonrası, Erzincan Belgeliği, http://mimoza.marmara.edu.tr/~avni/ERZiNCAN/deprem (09.04.2014)

3. 1939 Erzincan Depremi, http://tr.wikipedia.org/wiki/1939_Erzincan_Depremi (09.04.2014)

4. Earthquakes with 1,000 or More Deaths since 1900, http://earthquake.usgs.gov/earthquakes/world/world_deaths.php (09.04.2014)

Evimizdeki Güvenli Yerler

Etiketler

, ,

Evimizin güvenli yerleri

  • Genellikle apartmanların dış duvarları tehlikelidir. Deprem anında buralardan uzak durmaya çalışın. Koridorlar çoğunlukla iç duvarlarla çevrelendiklerinden daha güvenlidir.
  • Sarsıntı sırasında başınıza düşecek cisimlerin (duvardaki tabloların, süs eşyalarının, kitap rafları vb.) olduğu yerler,
  • Devrilebilecek mobilyalar,
  • Pencere kenarları, hem dış duvar olduklarından hem de camları kırılabileceğinden tehlikelidir.

Evinizdeki en güvenli yerleri ailenizle birlikte tespit edin:  

Odamda

……………….

Salonda

……………….

Oturma odasında

……………….

Banyo ve tuvalette

……………….

Mutfakta

……………….

Evinizdeki elektrik sigortaları, gaz ve su vanalarının yerlerini tespit edin:

Elektrik sigortaları

……………….

Gaz vanası

……………….

Su vanası

……………….

Depremden sonra eviniz hasar gördüyse bir büyüğünüze elektrik sigortalarını, gaz ve su vanalarını kapatmasını hatırlatın, gerekirse yerlerini gösterin.

Fay Nedir ?

Etiketler

, , ,

FayYerkabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu oluşan gerilme ve sıkışmalar, yerkabuğunun bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji biriktirir. Bu enerjiler zaman zaman ortaya çıkar. Yerkabuğundaki bu hareketli kesimlere FAY adı verilir.

Birbirlerinin hareketini engelleyen levhalar arasında sürtünme başlar. Levhaların birbirlerine sürtünmesi sırasında, büyük kaya kütlelerinin arasında kalan “fay” adını verdiğimiz zayıf yerler zorlanırlar ve buralarda gerilme enerjisi birikir.

Zorlanma ve sürtünmenin etkisiyle kısa bir zaman içerisinde çok şiddetli bir kırılma, hareket ortaya çıkar. Oluşan ilk harekete “deprem” (ana şok), şiddetli sarsıntının etkisiyle o bölgedeki yerkabuğunun zayıf diğer kısımlarının kırılmasına da “artçı depremler” (artçı şoklar) denir.

Afet Sonrası Karşılaşılabilecek Tehlike ve Riskler

Etiketler

, , ,

afetler sonrası risklerAfetler sonrası ilk saatlerde yangın, ilk yardım, psikolojik destek, güvenli tahliyeyi gerçekleştirme ve temel ihtiyaçlarımızın karşılanması gibi konular ön plana çıkmaktadır.

Birey olarak bu tür durumlara hazırlıklı olmalı ve gerekli önlemleri önceden almalıyız. Yangın riskini önlemek için evde ve iş yerinde alınacak önlemler ikincil bir afet yaşanmasını önleyebilir.

Ayrıca kendimizde ve çevremizde oluşacak basit yaralanmalarda kişilere yardım edebilmek için mutlaka ilk yardım eğitimi almalı, evimizde ve okulumuzda ihtiyaç duyabileceğimiz ilk yardım malzemelerini her zaman bulundurması için büyüklerimizi uyarmalıyız.

Yangın

  • Afetlerden sonra ortaya çıkabilecek yangına karşı önlem alınmadığında, bu tehlikeler ikincil afete dönüşebilir. Yangın risklerini önlemek için;
  • Gaz vanalarını kapatmalıyız. Gaz kokusu alırsak elektrik sigortaları kapalı ise açmamalıyız, açıksa da kapatmalıyız.
  • Doğalgazı evimizden ve binamızın dışından kapattırmalıyız.
  • Kibrit ya da çakmak yakmamalı, elektrik düğmelerine dokunmamalıyız.
  • Hemen binayı terk etmeliyiz.
  • Yangın başladıysa pencereler kesinlikle açılmamalıdır.

İlk Yardım

  • İlk yardım beklenmedik bir kaza veya hastalık anında sağlığı tehlikeye girmiş kimseye, sağlık görevlileri gelene ya da sağlık kurumuna ulaşıncaya kadar, olayın olduğu yerde eldeki olanaklarla ilaçsız olarak yapılan uygulamalardır. Afetler sonrasında kendimiz ve çevremizdeki kişilerin kazaya uğrama riski her zaman mümkün olabilir. Kendimizde ve çevremizde oluşacak basit yaralanmalarda kişilere yardım edebilmek için mutlaka ilk yardım eğitimi almalı; evimizde ve okulumuzda ihtiyaç duyabileceğimiz ilk yardım malzemelerini her zaman bulundurması için büyüklerimizi uyarmalıyız.
  • Yaralıyı hareket ettirmemek, olay yeri güvenliğini sağlamak ve 112’yi aramak en önemli ilk yardımdır.
  • Evimizde ve Afet ve Acil Durum Çantamızda mutlaka bir İlk Yardım Çantası bulunmasına özen göstermeliyiz.

AFAD 715 Deprem Gözlem İstasyonu İle Görevde

Etiketler

, , , ,

Resim

Ülkemizdeki her 4 deprem gözlem istasyonundan 3’ünü kurup işleten AFAD, 715 deprem gözlem istasyonu ile Türkiye’nin sismik hareketliliğini anlık olarak takip ediyor ve vatandaşlarımızı bilgilendiriyor

AFAD bünyesindeki Deprem Dairesi Başkanlığı, 1969’da Deprem Araştırma Enstitüsü adıyla kuruldu.Deprem Dairesi, yaklaşık 45 yıldır deprem gözlem ve araştırma faaliyetlerini bilimsel olarak yürütüyor.  AFAD Deprem Dairesi, 715 deprem gözlem istasyonu ile tüm Türkiye’nin sismik hareketliliğini yıllardır anlık olarak takip ediyor ve vatandaşları bilgilendiriyor.

AFAD Deprem Dairesi’nde 35 kişilik jeofizik, jeoloji, inşaat mühendisi ve yüksek mühendisinden oluşan uzman ekip 7 gün 24 saat gözlem yapıyor. Ülkemizdeki her 4 deprem gözlem istasyonundan 3’ünü kurup işleten AFAD, Türkiye’deki en geniş deprem gözlem istasyon ağına sahip. 2014 yılında yapacağı yatırımlarla deprem gözlem istasyonlarının sayısını 750’ye çıkaracak olan AFAD, Doğu Akdeniz’deki ve bölge ülkelerdeki depremleri de ölçüyor.  Yapılan yatırımlar ve geliştirilen teknolojilerle birlikte Başbakanlık AFAD kamuoyunu depremler konusunda hassas, doğru ve hızlı bir şekilde bilgilendirmeye devam edecek.

Bilim Kurumları ve Üniversitelerle Sürekli İşbirliği

Depremlerin ölçülmesi ve deprem olgusunun bilimsel olarak daha iyi anlaşılabilmesi için AFAD, birçok bilim kurumu ve üniversite ile işbirliği yapıyor. Son olarak AFAD, 2013 Aralık ayında bilim dünyası ile gerçekleştirdiği işbirlikleri kapsamında TÜBİTAK, ULAKBİM ve 7 üniversite ile birlikte “Türkiye Deprem Veri Merkezi” projesini hayata geçirdi. Bu sayede ülkemizde deprem verileri araştırmacılar, akademisyenler ve kamuoyu ile tek bir veri merkezi üzerinden paylaşılabilir hale geldi.

Yeni düzenleme ile birlikte deprem bilgilerini açıklama konusunda tek yetkili kurum olarak AFAD, daha önceden de olduğu gibi deprem alanında yetkinlikleri ile öne çıkan tüm kurum, kuruluş ve araştırmacılarla işbirliği içerisinde çalışmaya devam edecek.

Depremin Büyüklüğü ve Şiddeti Aynı Mıdır?

Etiketler

, , , , ,

sili-de-6-1-buyuklugunde-deprem-4090870_2945_1456_o

“Şili’de 7.5 şiddetinde bir deprem meydana geldi.”

“Şili’de 7.5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.”

Sizce yukarıdaki iki ifadeden hangisi doğru? Kastedilen eğer depremin şiddeti, yani depremin insanlar, binalar ve doğa üzerindeki etkileri olsaydı ilk ifade doğru olurdu. Ancak 7.5 rakamı burada, depremde ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü (magnitüd) ifade ettiğinden dolayı ikinci ifadeyi kullanmamız gerekir.

Depremin gücü ya da “boyutu” iki yolla ölçülmektedir. Bunlardan birisi depremin “şiddeti” diğeri ise “büyüklük”üdür . Bu iki kavram sıklıkla karıştırılmakta ve yanlış kullanılmaktadır.

Depremin şiddeti; herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan “Şiddet Cetvelleri”ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle “Deprem Şiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.

Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli’nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş “Mercalli Cetveli (MM)” ve “Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)” şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler.

VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

Depremin büyüklüğü; deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri’nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin “magnitüdü” olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.

 

Şiddet:                  IV   V   VI   VII   VIII   IX     X    XI    XII
Richter Magnitüdü:  4   4.5  5.1  5.6   6.2   6.6   7.3   7.8   8.4

 

Günümüz Sismograflarının Tarihi İki Bin Yıl Öncesine Dayanıyor

Etiketler

, , ,

Yer sarsıntılarını ölçen ve kaydeden sismograflar bugünkü şeklini alıncaya kadar değişik evrelerden geçmiştir. Daha önceleri bu aletler yer sarsıntılarına ait herhangi bir kayıt yapmıyor, şiddetini belirleyemiyordu. Önceden yalnızca bir sarsıntının oluştuğunu belirleyen sismograflar,  daha sonraları sismometre geliştirildi ve yer hareketlerinin miktarı da ölçülebilir oldu.

Bilinen ilk sismograf (ilk ismiyle sismoskop) MS. 132 ‘de Çin’de yapılmıştır. Bu ilk aletler sarsıldığı zaman içindeki suyu dışarı döküyordu. Bir süre sonra su dolu çanakların yerini içi cıva dolu olanlar aldı. Çinli filozof Chang Heng semaveri andıran bir alet yapmıştır. Semaverin etrafında pusulanın sekiz yönünü gösteren sekiz ejderha başı bulunuyordu. Her ejderhanın altında ağzı ejderhaya doğru açılmış birer kara kurbağa oturuyordu. Ejderhalardan hangisinin ağzındaki top düşerse sarsıntının o yönden geldiği anlaşılıyordu. Bu aletin 400 mil (643 km) uzaklıkta olan ve aletin bulunduğu yerde hissedilmeyen bir depremi tespit edebildiği biliniyor. Bu ejderhaları sistemin içinde yer alan bir çeşit sarkacın harekete geçirdiği sanılıyor.

Resim

 

1855 ‘te İtalyan Luigi Palmeri, pusulanın farklı noktalarına yönelmiş cıva dolu “U” biçimli tüplerden oluşan bir sismometre yaptı. Yer  sarsıldığında cıva elektriksel bir temas sağlayarak aygıta bağlı bir saatin durmasına neden oluyordu. Böylece bu aygıt depremin ne zaman olduğunu da gösteriyordu.  Ayrıca sarkaçlı saatlerde olduğu gibi sabit bir noktadan tel ya da çubukla asılmış bir ağırlıktan oluşan basit sarkaçlar da kullanılmıştı.

Resim

 

 

1880 yılında Japonya’nın Yokohama kentinde şiddetli bir deprem oldu. Bunun üzerine Japonya’daki bir sismoloji (deprembilim)kurumu kurulmasına karar verildi. Günümüzde kullanılan modern sismografların ilk örnekleri bu kurumda ortaya çıktı. Bu dönemde geliştirilen aygıtların en önemlilerinden biri de John Milne tarafından gerçekleştirilen  yatay sarkaçlı sismograftır.

Genel anlamda sismograflar sarkacın ve yerin birbirine göre hareketini kaydeden aygıtlardır. Deprem sırasında yerin hareketleri bu sarkaç yoluyla belirlenir ve kaydedilir. Yer, yatay yönlerde iki ve düşey yönde bir olmak üzere üç doğrultuda hareket edebilir. Her üç doğrultudaki hareketin de ayrı ayrı kaydedilmesi gerektiğinden sismograflarda üç sarkaca gereksinim vardır. Sismograflar depremi başlangıcından sonuna kadar belirler ve sismogram dene bir tablo şeklinde kaydederler.

Engelli bireyler için deprem eğitimi

Etiketler

, ,

Resim

Ülkemizde sıklıkla meydana gelen çeşitli türdeki afetler vatandaşlarımıza ve ülke ekonomisine büyük zararlar verebilmektedir. Bu zararlar bazen evimizin, okulumuzun zarar görmesi bazen de sevdiğimiz insanların yaralanması ya da hayatını kaybetmesiyle sonuçlanabiliyor. Bazen küçücük bir bilgi bile bizim hayatımızı ya da bir arkadaşımızın, annemizin, babamızın, kardeşimizin hayatını kurtarabilir. Özellikle de kendini korumak konusunda daha zor bir durumda olan engelli bireylerin bu sürece dahil edilmesini sağlamak çok önemlidir.

Engellilere yönelik afet eğitiminin amacı; engelli bireyleri ve çevrelerindeki kişileri depreme hazırlayarak afet bilincini yükseltmektir. Alınan önlemlerle afet riskinin azaltılabileceği bilgisini yaygınlaştırmak ve farkındalık yaratmaktır. Bu durumda engellilere yönelik afet eğitimi; engelli bireyleri depremin yaratacağı tehlikeler hakkında bilinçlendirerek, içinde bulunabilecekleri tehlikeyi azaltmak için yapmaları gerekenler konusunda eğitmeyi ve olası bir deprem anında acil durumlara karşı daha hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır.

Görme engelliler için;

  • Görme engellilerin mümkünse apartmanın zemin katı veya müstakil evlerde ikamet etmesi, afetlerde kendilerine avantaj sağlar.
  • Yüksek katlarda yaşamak zorunda olan görme engelli bireylere yönelik deprem anında sismik sallantıda zarar görmeyecek şekilde inşa edilmiş binalarda, depreme karşı imal edilmiş dayanıklı malzemelerle yapılmalıdır.
  • Görme engelli kişiler için birçok konuda olduğu gibi deprem eğitimleri de, görme engeli olmayan insanlara uygulanacak eğitimlerden farklı değildir. Çünkü ”deprem anında hareket edilmemeli” kuralı herkes için geçerlidir.
  • Deprem sırasında daha önce belirlenen sabitlenmiş, dayanıklı eşyaların (yatak, masa vb.) yanında çök-kapan-tutun vaziyetinde durmayı öğrenmeli; başını, ensesini ve göğsünü düşen nesnelerden korumalıdır.
  • Deprem sonrasında kullanmak üzere içinde su, bisküvi, ilaç vb. malzemelerin olduğu bir deprem çantası hazırlanmalı, yanlarında bir baston bulundurulmalı, uzun zaman geçirdikleri her mekânda da böyle bir planları olmalıdır.
  • Sık sık plana uygun tatbikat yapılmalı ve bu plan deprem anında devreye sokulmalıdır.

Bedensel engelliler için;

  • Bedensel engelli bireylerin deprem anında bina içinde kalması sağlanmalıdır. Hiçbir şekilde deprem süresince dışarıya kaçılması doğru değildir.
  • Bina içinde dayanıklı eşyaların bulunduğu bölümde deprem sığınma bölgesi oluşturulmalı ve buraya gidilmeli, önceden hazırlanmış Afet ve Acil Durum Çantası da bu bölümde muhafaza edilmelidir.
  • Dışarıda (sokakta, caddede) hareket halinde ise bina yanlarından uzaklaşmalı ve açık bir alanda deprem bitene kadar durumunu muhafaza etmelidir.
  • Yatağa bağımlı bir engelli ise yatağının bulunduğu bölge iyi seçilmelidir. Yatağı pencerelerden uzak bir yere konmalı, etrafında dayanıklı ve her biri sabitlenmiş eşyalar bulunmalıdır. Ayrıca Afet ve Acil Durum Çantası bu bölümde yer almalıdır.

İşitme engelliler için;

  • İşitme ve konuşma engelli birey – deprem anında enkaz altında kalması halinde şunu iyi bilmelidir ki tüm canlı tespit cihazları sese göre ve canlıların vücut ısılarına duyarlı olarak arama yapmaktadır.
  • Enkaz altında çıkarılacak çok hafif bir sesi ve canlı bir insanın vücut ısısını bile algılayabilecek duyarlılıkta olan teknolojik cihazlar kurtarma birimleri tarafından kullanılmaktadır. Bu yüzden herhangi bir sert beton veya demir üzerine yapacağı bir vurma işleminde o enkazı dinleyen kurtarma ekiplerini uyaracağı öğretilmelidir.
  • İşitme engelli olan kişilerin düdük gibi ses çıkarabilecekleri bir aracı yanlarında taşımalarında fayda vardır.

Zihinsel engelliler için;

  • Zihinsel engelli bireyler, engellilik derecesine göre afetler konusunda eğitilebilir.
  • Öğrenme becerileri olmayan ya da az gelişmiş olan engelliler için yapılabilecek en uygun davranış, veli ve refaketçilerini eğitmek ve afetler esnasında engelli bireye ulaşmaları ve tahliyesi için bilgi vermektir.
  • Ancak engellilik derecesi ağır olmayan zihinsel engelliler düzenli olarak tatbikat yapılarak, deprem esnasında nasıl davranması gerektiğini bir davranış olarak gerçekleştirebilir. Burada önemli olan, fiziksel sorunlarından dolayı çök-kapan-tutun hareketi gerçekleştiremeseler dahi bulundukları alanda hedef küçültmelerini sağlamak hayatta kalmalarını sağlayabilecek bir davranış olabilir.